I- TARH ZAMANAŞIMI
A- Tarh Zamanaşımı Kavramı
Vergi Usul Kanunu’nun 114/1. maddesine göre; “Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlıyarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmiyen vergiler zamanaşımına uğrar”. Vergi Usul Kanunu’nun 113 ve 114. maddelerinde düzenlenmiş bulunan tarh zamanaşımı; tahakkuk zamanaşımı, tebliğ zamanaşımı veya vergilendirme zamanaşımı kavramı gibi değişik şekillerde de ifade edilmektedir.
VUK’ un 20. maddesinde göre verginin tarhı; “vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir”. Verginin tarhı, kısaca kanunlara göre doğmuş olan vergi borcunun mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından hesaplanmasıdır[1]. Vergi dairesi vergiyi doğuran olayın meydana geldiği konusunda bilgi sahibi olunmasından sonra, belirlenmiş matrah üzerinden vergiyi hesaplar[2]. Tarh zamanaşımı ise bu hesaplamanın belli bir sürede yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Vergi dairesi, kanunda belirlenmiş bu sürede vergiyi tarh etmediği takdirde bu süreden sonra tarhiyat yapılması mümkün değildir.
B- Tarh Zamanaşımı Süresi
Vergi tarhında zamanaşımı süresi kural olarak beş yıldır. Vergiyi doğuran olayı izleyen yıldan başlamak üzere beş yıl içinde verginin mükellefe tarh ve tebliğ edilmemesi, verginin zamanaşımına uğramasına sebep olur. Örnek olarak vergiyi doğuran olay 04.05.2015 tarihinde gerçekleşmiş ise zamanaşımı bu tarihi izleyen yılın başından yani 01.01.2016 tarihinden itibaren başlamış olur ve beş yıl sonra sona erer. Danıştay’a göre sürenin son gününün tatil gününe rastlaması durumunda süre uzamaz[3].
1- Vergiyi Doğuran Olay
Tarh zamanaşımı süresinin tespiti için vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği anın tespiti gerekir.
Vergi Usul Kanunu’nun 19. maddesinde vergi alacağının, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı belirlenmiştir. Anayasamızın 73/3. maddesine göre; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır”. Anayasanın bu hükmü ile düzenlenen vergilerin kanuniliği ilkesi gereği; vergiyi doğuran olaya ilişkin ilgili vergi kanunlarında düzenleme yapılmıştır.
2- Vergiyi Doğuran Olayın Tespiti
a- Gelir Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay
Gelir vergisinde vergiyi doğuran olay, gelirin elde edilmesidir. Gelirin elde edilmesi GVK’ nın 2. maddesinde sayılmış olan çeşitli gelir unsurları açısından farklılık göstermektedir.
GVK’ nın 2. maddesinde kazanç unsurları ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları, diğer kazanç ve iratlar olmak üzere yedi grupta sayılmıştır. Gelir unsurlarından ticari ve zirai kazanç grubuna giren gelir unsurlarında tahakkuk esası geçerlidir. Bunun dışında kalan gelir unsurlarında ise tahsil esası geçerlidir. Geliri oluşturan unsurlar açısından gelirin elde edilmesi, tahakkuk esası veya tahsil esasına bağlanmıştır[4]. Bu durumda tahakkuk ve tahsil esasının açıklanması gerekmektedir.
Tahakkuk esasına göre bir gelir unsurunun mahiyet ve tutar itibariyle kesinlik kazanmış olması, elde edilmiş olması için yeterlidir. Mahiyet ve tutar konusunda kesinlik sağlandığında tahsilat yapılmadan da tahakkuk esasına göre mükellefin vergiye tabi gelire hukuken alacaklı olduğu zaman gelir elde edilmiş sayılacaktır[5]. Örneğin bir satış işleminden elde edilecek gelir faturalandırılmak ve kayıtlara geçilmekle tahakkuk esasına göre doğmuş sayılmaktadır.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 2. maddesinde sayılan ticari ve zirai kazançlar dışında kalan gelir unsurları için ise vergi alacağının doğması esas itibariyle tahsil işleminin yapılmasına yani gelirin nakdi veya ayni şekilde mükellefin malvarlığına girmesine bağlanmıştır. Örneğin kira geliri elde eden bir kişi için kira bedelini tahsil etmedikçe gelir vergisi borcu doğmayacaktır.
b- Kurumlar Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda gelir unsurları arasındaki fark dikkate alınmaksızın kurum kazancı olarak sayılan her gelir unsuru GVK’ da ticari kazanç hakkındaki hükümlere tabi olacaktır. Yalnız zirai kazançlar açısından GVK’ nın 59. maddesinin son fıkrası da dikkate alınmalıdır. Şu halde kural olarak kurumlar vergisini doğuran olay, tahakkuk esası ile belirlenir.
c- Katma Değer Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay
3065 sayılı Katma Değer Kanunun 10. maddesinde vergiyi doğuran olay;
a) Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması, b) Malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi,c) Kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması, d) Komisyoncular vasıtasıyla veya konsinyasyon suretiyle yapılan satışlarda, malların alıcıya teslimi, e) Malın alıcıya veya onun adına hareket edenlere gönderilmesi halinde, malın nakliyesine başlanması veya nakliyeci veya sürücüye tevdii, f) (Mülga : 22/7/1998 – 4369/82 md) g) Su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma ve benzeri enerji dağıtım veya kullanımlarında bunların bedellerinin tahakkuk ettirilmesi, h) (Mülga : 5/11/1986 – 3316/2 md.) ı) İthalatta, Gümrük Kanununa göre gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başlaması, gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannemesinin tescili (1) j) İkametgahı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanlar tarafından yabancı ülkeler ile Türkiye arasında yapılan taşımacılık ile transit taşımacılıkta (Değişik ibare:27/1/2000-4503/3 md.) gümrük bölgesine girilmesi veya gümrük bölgesinden çıkılması (2) k) (Ek: 16/6/2009-5904/10 md.) 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanununa göre düzenlenen ürün senetlerinin temsil ettiği ürünlerin depodan çekilmesi anında meydana gelir.
d- Özel Tüketim Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda Özel tüketim vergisinin alındığı sınırlı mallar, ÖTVK’ nın 1. maddesinde dört liste hâlinde; I sayılı listede ham petrol, petrol ürünleri, doğal gaz, madeni yağlar; II sayılı cetvel Kanundan kopyala ürünleri, III sayılı cetvelde alkollü ve kolalı içecekler, IV sayılı cetvelde ise lüks mallar ve elektronik eşyalar şeklinde düzenlenmiştir.
ÖTVK’ nın 3. maddesinde vergiyi doğuran olay, KDVK’ nın 10. maddesinde ilişkin düzenleme ile aynı doğrultudadır. I, III, IV cetvellerinde yer alanlar ve II cetvelindeki kayıt ve tescile tabi olmayan mallarda teslim ile vergi doğmuş olur. Teslim; bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesidir. Bir malın alıcı veya onun adına hareket edenlerin gösterdiği yere veya kişilere tevdii teslim hükmündedir. Malın alıcıya veya onun adına hareket edenlere gönderilmesi halinde, malın nakliyesinin başlatılması veya nakliyeci ya da sürücüye tevdi edilmesi de mal teslimidir. Trampa iki ayrı teslim hükmündedir. Kap veya ambalajların geri verilmesinin mutat olduğu hallerde teslim, bunların içinde bulunan mallar itibarıyla yapılmış sayılır.
e- Damga Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay
Damga vergisi kâğıtlar üzerinden alınır. Damga vergisinin uygulama alanının geniş olmasına karşılık vergi konusu kâğıtların mutlaka resmi dairelerde düzenlenmesinin gerekmemesi, gizlenme hatta yok edilme ihtimallerinin bulunması, kontrolü zor olan bu verginin tarh ve tahsilinin diğer vergilerden farklı olması sonucunu doğurmuştur[6].
Damga vergisinde vergiyi doğuran olay DVK’ da öngörülen şekilde bir kâğıdın düzenlenmesidir. Diğer harcama vergilerinde olduğu gibi bir malın teslimi ya da hizmetin ifası üzerinden değil mal teslimi ya da hizmet ifasına hukukilik kazandıran belge üzerinden alınır[7]. Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kâğıtların düzenlenmesi yani yazılıp imzalanması ile vergiyi doğuran olay gerçekleşmiş olur.
Damga vergisinde de zamanaşımı diğer vergilerde olduğu gibi vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği takvim yılını izleyen yıldan itibaren beş yıldır. Ancak damga vergisine tabi olup vergi ve ceza zamanaşımına uğrayan kâğıtların tarh zamanaşımı dolduktan sonra yararlanıldığı takdirde, söz konusu kâğıda ait vergi alacağı yeniden doğar.
f- Emlak Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay
Emlak vergisi de bu tanımı kapsayacak şekilde bina vergisi ve arazi vergisi olmak üzere iki tür vergiden oluşur.
Bina vergisinde vergiyi doğuran olay; bir kişinin binaya malik olması veya bina üzerinde intifa hakkı elde etmesi ya da bina üzerinde malik gibi tasarrufta bulunmaya başlaması anında gerçekleşir. Mükelleflerin bu durumu izleyen yılın başına kadar bildirmeleri gereklidir. Zamanaşımı da izleyen yıldan itibaren başlar. Ancak bir bina bildirim dışı kaldıysa tarh zamanaşımı, binanın bildirim dışı bırakıldığının idarece öğrenildiği tarihi takip eden yıldan itibaren başlamaktadır.
Arazi vergisinde vergiyi doğuran olay ise bir kişinin araziye malik olması ya da arazi üzerinde intifa hakkı elde etmesi veya arazi üzerinde malik gibi tasarruf etmesiyle doğar. Zamanaşımı ile ilgili bina vergisi açısından özellik arz eden durum arazi vergisi için de söz konusudur. Arazinin bildirim dışı bırakıldığının idarece (ilgili belediye) tarafından öğrenildiği tarihi takip eden yıldan itibaren başlamaktadır.
g- Motorlu Taşıtlar Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay
1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 9. Maddesindeki; “Motorlu taşıtlar vergisi, taşıtların kayıt ve tescilinin yapıldığı yerin vergi dairesi tarafından her yıl Ocak ayının başında yıllık olarak tahakkuk ettirilmiş sayılır” hükmü gereği motorlu taşıtlar vergisinin her yıl tahakkuk etmesi söz konusudur.
h- Veraset Ve İntikal Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay
Vergiyi doğuran olay veraset yoluyla intikallerde ölüm ya da 3 aylık bekleme süresinin dolması, diğer ivazsız intikallerde intikalin meydana geldiği anda gerçekleşirken kanunda zamanaşımının başlangıcı vergiyi doğuran olaya değil, idarenin bu intikalden haberdar olma anına bağlanmıştır[8]. Yani zamanaşımının başlangıcı için vergiyi doğuran olayın tarihi değil, mükellefiyetin doğduğu zaman esas alınmıştır[9]. Beyanname verildiği takdirde beyannamede gösterilen mallar için beyanname tarihinde, beyannamede gösterilmeyen mallar için ise intikal eden malların idarece tespit olunduğu tarihte vergi mükellefiyeti başlar. Terekenin tahriri, defter tutma ve resmi tasfiye hallerinde mahkemece bu işlerin tamamlandığı tarihte mükellefiyet başlar.
II- TARH ZAMANAŞIMININ GERÇEKLEŞMESİNİN SONUÇLARI
A- İkmalen veya Re’sen Vergi Tarh Edilememesi
Tarh zamanaşımı gerçekleştikten sonra ikmalen veya resen vergi tarhı mümkün değildir. Zaten tarh zamanaşımının dolması ile vergi idaresinin vergiyi tarh edip vergi borçlusuna tebliğ etme yetkisi ortadan kalkar.
B- Borcun Ortadan Kalkması
Tarh zamanaşımının geçmesi ile mükellefin vergi borcu sona ermektedir. Bu sürenin dolmasından sonra vergi idaresinin alacağı tarh etmesi ve mükellefe tebliğ etmesi mümkün değildir. Zamanaşımı süresi geçtikten sonra yapılan tarhiyata dayalı ödeme emrinin iptali gerekir[10]. Bu durum yargı organlarınca re’sen dikkate alınır.
Tarh zamanaşımı geçmiş olan bir verginin tarh edilerek mükellefe tebliğ edilmesi işlemlerinde, vergi yükümlüsünün zamanaşımını ileri sürmemiş olması, verginin tahsil edilebilir hale geldiğini göstermez[11].
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58.inci maddesine istinaden vergi alacağının tahsili aşamasında düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davalarda; tarh zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı da incelenmelidir. Danıştay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu, tarh zamanaşımına uğramış bir vergi borcunun artık ortadan kalktığına ve ödeme emrinin iptal edilmesi gerektiğine karar vermiştir[12]. Bu karar gerekçesinde; tarh zamanaşımının dolmasının, mükellefin başvurusuna bağlı olmadan sonuç doğuracağı ve resen incelemesi gerektiği, tarh zamanaşımı ile borcun ortadan kalkmasının 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde düzenlenen hâllerden “böyle bir borcun olmadığı” hâli kapsamında değerlendirilerek ödeme emrinin iptalinin gerektiği belirtilmiştir.
C- Vergi İncelemesi Yapılabilecek Sürenin Sona Ermesi
VUK’
nın 138. maddesine göre inceleme, neticesi alınmamış hesap dönemi de dâhil
olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabilir. Tarh
zamanaşımı süresinin geçmesinden sonra vergi incelemesinin yapılması mümkün
değildir.
[1] Öner, s.120.
[2] Akdoğan, Vergi Hukuku s.63.
[3] D., 4.D., T. 17.12.1996, E. 1995/609 K: 1996/5649, 06.09.2010, http://www.danistay.gov.tr/kerisim/ozet.jsp?ozet=metin&dokid.pdf.
[4] Akdoğan, Vergi Hukuku s.206.
[5] Öner, s.246; Pehlivan, s.146; Sarılı, s.9.
[6] Öner, s.460.
[7] Bilici, s.173.
[8] Sarılı, s.634; Mehmet Tahir Ufuk, Veraset ve İntikal Vergisinde Zamanaşımı” Yaklaşım Dergisi, S.120, Aralık 2002, s.116.
[9] Danıştay 4. Dairenin 17.12.1996 tarih ve E: 1995/609 K: 1996/5649 sayılı Kararı. 06.09.2010, http://www.danistay.gov.tr/kerisim/ozet.jsp?ozet=metin&dokid.pdf.
[10] D, 11.D, E. 1999/4877, K. 1999/4320, T. 18.11.1999
[11] D., 9.D, ES.1984/2408, KS.1984/3575, KT.14.12.1984, Danıştay Dergisi, Sayı:58/59, s.316-317.