Marka kavramı ve bunun korunması, hukukumuzda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun uygulanmasına kadar 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanmıştır. Bu kadar önemli bir mevzunun geç de olsa kanun ile düzenlenmesi yasa sistematiği içerisinde olumlu olmuştur.
Bu çalışmamızda öncelikle markanın ne olduğu, nelerin marka olarak tescil edilebileceği, markaya tecavüzün ne anlama geldiği ve nihai olarak domain yoluyla markaya tecavüzün ne olduğu incelenecektir. Bu yolla yapılan tecavüzlere ilişkin olarak başvurulabilecek hukuki yolların ne olduğu ifade edilecektir.
MARKA TANIMI VE SAĞLADIĞI HAKLAR
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4.maddesinde marka şu şekilde tanımlanmıştır;
“Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.”
Yasada öngörülen tanımı basitleştirmek gerekirse marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinin diğerlerinden ayrılmasını sağlayan her türlü işarettir. Gerek 556 sayılı KHK döneminde gerekse de 6769 sayılı kanun döneminde marka hakkı kavramı mevzuatlarda yer almıştır. Marka hakkı, olumlu ve olumsuz yönü olan mutlak bir hak olup; münhasıran marka sahibine aittir. Marka hakkının olumlu yönü, markanın yalnızca sahibi tarafından kullanılabilmesini ifade etmektedir. Olumsuz yönü ise marka sahibinin, hukuken muteber kabul edilen bir anlaşmaya dayanmaksızın markanın başkası tarafından kullanılmasını engelleme hakkı olmasını ifade etmektedir. Ancak kanun, yasaklama hakkını marka sahibinin inisiyatifine bırakmışken, kullanmama hakkında böyle bir hakkı marka sahibine tanımamıştır. Kanunun 9.maddesinde tescil edilen markanın 5 yıl kullanılmaması ya da kullanımına 5 yıl ara verilmesi halinde markanın iptaline karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Bu anlamda marka hakkının devam edebilmesi için markanın kullanılması, sahibine kanun tarafından markanın kullanılması şeklinde bir ödev de yüklemiştir.
MARKA OLARAK TESCİL EDİLEBİLECEK İBARELER
Kanunun 4.maddesinde marka olarak tescil edilebilecek işaretlerin neler olduğu şu şekilde ifade edilmiştir;
“… sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.”
KHK’nin uygulandığı süre boyunca da bu husus hukuk sistemimizde genel kabul görmüştür. Kanun hükmünde de KHK’deki görüş genel itibariyle korunmuştur. Ancak belirtmek gerekir ki; kanunda sayılan işaretler, örnekleme yoluyla sayılmış olup; marka olarak tescil edilebilecek işaretler sınırlanmamıştır. Bu anlamda kanun tarafından marka olarak tescil edilemeyecek işaretlerin sayılması yerinde olmuştur. Kanunun 5.maddesinde marka olarak tescili mümkün olmayan işaretler özetle şu şekilde belirlenmiştir;
-4.madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
-Ayırt edici niteliği olmayan işaretler. c)
-Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
-Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.
-Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
-Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.
-Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler.
-Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler. (Devlet Amblemleri, Resmi Ayar Damgaları ve Devletlerarası Teşkilatların Amblemleri)
-Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler.
-Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler.
-Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.
-Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler
Yargıtay da içtihatlarında bu konudaki değerlendirmeleri olaya özgü olarak yapmaktadır. Örnek vermek gerekirse;
“Mahkemece, davalının yapmış olduğu derdestlik itirazının, bu mahkemede davanın … 3. FSHHM’den daha önce ikame edilmiş bir dava olduğundan reddi gerektiği, 556 sayılı KHK’ nın 7/1-a maddesi uyarınca davacı tarafın iddia ettiği hükümsüzlük şartları oluşmadığı, BİRA UZMANI ibaresinin tescil edildiği 7/1-c kapsamında hizmetlerden 35.sınıftaki “alkollü içeceklerin bir araya getirilmesi” hizmetleri ile doğrudan yine bu sınıftaki “alkolsüz içeceklerin bir araya getirilmesi” ile 43. sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” ile dolaylı bağlantılı kalite belirten bir anlamı olduğundan belirtilen bu hizmetler yönünden markanın tescil engeli olduğu, yine 556 sayılı KHK 7/1-d bendi uyarınca ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli
bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adlar münhasıran veya esas unsur olarak marka olarak tescil edilemeyeceği, 7/1-f maddesi uyarınca, mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler münhasır ve esas unsur olamayacağı, kullanılan ibarenin firmayı pekala bira konusunda uzmanlaştığı şeklinde algılayabileceği gerekçesiyle, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,20 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 20/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (11. Hukuk Dairesi 2016/1831 Esas ve 2017/4549 Karar)
Yukarıdaki kararda bira uzmanı ibaresi, marka olarak tescil edilmeye çalışılmış; mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiş ve bu karar da yüksek mahkeme tarafından onanmıştır. Hükümsüzlük gerekçesi ise marka olarak tescil edilmek istenen ibarenin meslek grubuna yönelik bir ibareyi taşıdığı, bunun markanın esas unsuru olamayacağıdır. Başka bir kararında Yargıtay şu şekilde karar vermiştir;
“davacının marka olarak tescil ettirdiği “Pınar Labne” ibarelerinden oluşan markasındaki “Labne” sözcüğünün, özellikle Ortadoğu ülkelerinde çok bilinen iştah açıcı aperatif olarak tüketilen yoğurtlu bir peynir cinsi olduğu, hatta Suudi Arabistan tarafından standartlarının dahi belirlendiği dosya kapsamından anlaşıldığından cins ve çeşit belirten bu kelimenin bir kişinin inhasırına verilmesi mümkün değildir. Bir başka deyişle, bu sözcüğün haksız rekabet hükümlerine uyulmak koşulu ile bir başkası tarafından markanın tali unsuru olarak kullanılması mümkündür. Davalı tarafın, davacıya ait “Pınar Labne” ibaresindeki “Labne” sözcüğünü ilk bakışta iltibasa meydan verecek bir benzerlikteki yazı şekli, renk ve şekilde kullandığı anlaşıldığından, mahkemece bu sözcük ve marka yönünden haksız rekabet hükümleri yönünden verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş ise de, cins ve çeşit belirtilen bu sözcüğün tamamen yan unsur olarak dahi davalı tarafından kullanılmasını önler şekilde yazılı olduğu gibi karar verilmesi doğru olmamıştır.” (11. Hukuk Dairesi 2001/4623 Esas ve 2001/6954 Karar)
Bu kararda da ‘labne’ ibaresinin cins ve vasıf belirttiği, bu sözcüğün bu sebeple bir kişiye özgülenemeyeceği yönünde karar verilmiştir.
MARKAYA TECAVÜZ KAVRAMI
Marka hakkının münhasıran marka sahibine ait olduğunu yazımızın daha önceki bölümlerinde belirtmiştik. Kısa bir tanımla marka hakkını hukuka aykırı olarak ihlal edilen fiiller tamamı markaya tecavüzdür. Kanunun 21/1.maddesinde bu hususa şu şekilde yer verilmiştir;
“Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller
Madde 29- (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c)Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç)Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.”
Kanunun 7.maddesi ise şu şekildedir;
Madde 7- (1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.”
DOMAİN YOLUYLA MARKAYA TECAVÜZ
Domain Nedir?
Domain web sitelerinin fiziksel adresinin karşılığı olan harf, sayı ve sembollerin birleşimidir. Aslında kısacası web sitenizin internet dünyasındaki adı ve adresidir. Dilimizde daha çok “alan adı” olarak kullanılan “Domain adı” siteye direkt olarak ulaşmak isteyen kişinin, tarayıcıdaki arama çubuğuna bu adı hatasız yazdığında kolayca siteye ulaşmasını sağlamaktadır.
Örnek vermek gerekirse sitemize ulaşmak isteyen bir kişi sobaci.av.tr birleşimini arama çubuğuna yazdığında direkt olarak ana sayfamıza ulaşmaktadır. Alan adlarının genel olarak kullanım amacı internet kullanıcılarının ulaşmak istediği siteye kolay yoldan ulaşmasını sağlamaktır. Alan adı olmasaydı karmaşık sayılardan oluşan IP adreslerini kullanılması gerekirdi ki bu da pek kolay bir kullanım sağlamazdı.
Sınai Mülkiye Kanunu’nda Alan Adı
Kanunun 29/3.maddesinde marka sahibinin yasaklayabileceği fiiller sıralanmıştır. Buna göre aynı maddenin (d) alt bendinde
“İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.”nın yasaklanabileceği öngörülmüştür.
Diğer tecavüz fiillerinde de olduğu gibi burada önemli olan nokta ortalama tüketici nezdinde alan adının – domainin hak sahibi olunmayan bir marka ile karıştırılma ya da ilişki kurulma ihtimalinin bulunmasıdır. Bu ihtimal bulunuyorsa; seçilen alan adı ile markaya tecavüz edildiği, marka hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmaktadır. Nitekim Yargıtay da bu hususta benzer kararlar vermiştir;
” Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava dışı K… Turizm A.Ş. davalı K… İşletmecilik A.Ş. arasında organik bir bağ bulunduğu, çoğunluk hissedarlarının aynı kişilerden oluştuğu ve grup şirketi mahiyetinde oldukları, davalılar tarafından davaya konu markanın kullanıldığı ve marka hakkına tecavüzün devam ettiği hususunun dosya kapsamı itibariyle sabit olduğu, davalılar adına tescilli markaların bulunmadığı, davacı adına tescilli markanın davalılar tarafından iltibasa yol açacak şekilde kullanıldığı, alınan tanık beyanları neticesinde bu hususun açıklığa kavuştuğu, davalı kullanımlarının marka tesciline ve haklı bir sebebe dayanmadığı, davalı Babilon Hotel A.Ş. ticaret unvanının esas unsurunun davaya konu markaya ilişkin olduğu ve bu haliyle ticaret sicilinden terkininin gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalıların marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan eylemlerinin önlenmesine, maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, www.gardenbabylon.com isimli internet alan adının ve babylon ibaresini içeren elektronik posta adresinden babylon ibaresinin çıkartılmasına, davalı Babilon Hotel A.Ş.’nin ticaret unvanından Babilon ibaresinin çıkartılması suretiyle marka hakkına tecavüzün önlenmesine, davacı tarafça talep edilen ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile davaya konu ibarenin davalılar tarafından kullanılmasının önlenmesine, davalılar tarafından 3.000.000 TL nakdi teminat ya da bu miktarda teminat mektubu sunulduğu takdirde tedbirin uygulanmasının kararın kesinleşmesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına, oybirliğiyle karar verildi.” (11. HD 2013/12337 E. ve 2013/20651 K.)
Yine domain yoluyla marka hakkının ihlali söz konusu olursa kanunun 149 ve 150.maddesinde yer alan tüm haklar da kullanılabilecektir. Buna göre hak sahibi aşağıda yazılı olan haklara sahip olacaktır;
- Fiilin tecavüz teşkil edip etmediğinin tespiti
- Muhtemel tecavüzün önlenmesi
- Devam eden tecavüz fiillerinin durdurulması
- Maddi ve manevi zarar tazmini
- Tecavüzü oluşturan mal ve ürünlerin yapımında kullanılan makine ve cihazlara el konulması
- El konulan cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınması
- Tecavüzün devamını önlemek üzere gerekli tedbirlerin alınması
- Haklı bir menfaati varsa kesinleşmiş kararın ilanı
Yukarıda belirttiğimiz haklara ilişkin olarak çeşitli Yargıtay kararlarına yer vermekteyiz;
“Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının emlak komisyoncusu olarak satışını gerçekleştirdiği konutların içinde bulunduğu proje ismini kullanmasının KHK m.12 kapsamında mümkün olduğu, ancak davalının davacıya ait markalı konutların emlak komisyonculuğunu yapmasının yanı sıra bu ibareyi marka ve alan adı olarak kendi adına tescil ettirmesi ve bunları faaliyetleri çerçevesinde kullanmasının KHK m.12 anlamında dürüst kullanım kapsamına girmediği, aynı ibareyi kendi adına marka olarak tescil ettirmesi ve bunu alan adı olarak tahsis edip faaliyetlerini bunun üzerinden gerçekleştirmesi açıkça kötü niyet göstergesi olduğu, davalının bu şekildeki kullanımının davacı ile aralarında ticari bir bağ olduğu intibaını doğurduğu, davalının eylemleri nedeniyle zarara uğradığını iddia eden davacının bunu ispat etmesi gerektiği, projedeki dairelerin düşük fiyata satılmasının davalının inisiyatifinde olmadığı, kaldı ki fiyatları da davalının tek başına belirleyemeyeceği, davacının ne şekilde zarar uğradığının belli olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının internet sitesi üzerinden davacıya ait … nezdinde tescilli … markasını kullanmak sureti ile marka hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, durdurulmasına ve menine, markanın ve ayırt edilmeyecek şekilde benzerlerinin tanıtım vasıtası olarak ilan panosu, reklam, broşür ve her türlü materyal üzerinden kullanımının önlenmesine, ve bu kullanıma ilişkin söz konusu materyallerin toplatılmasına, … markasına tanıtıcı işaret olarak kullanıldığı web sayfalarından çıkartılmasına, www…………com.tr ve www……com.tr alan adlarının iptaline, takdiren 10.000.00 TL manevi tazminatın 21.01.2010 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, masrafı davalılardan alınmak üzere hüküm özetinin yurt çapında yayın yapan tirajı en yüksek 3 gazeten birinden bir kez ilanına karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili ve davalı … … vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı … … vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, mahkemece davacının maddi zararı oluşmadığına ilişkin değerlendirmelerde bulunan bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Ancak, davalı eyleminin 556 sayılı KHK’nın 12. maddesi kapsamı dışında kaldığı ve marka hakkına tecavüz oluşturduğu dosya kapsamından anlaşılmakta olup esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda, her iki tarafın da aynı tür ticari faaliyetle iştigal ettiği ve bu kapsamda davalının eyleminin marka hakkına tecavüz etmek suretiyle davacının ticari faaliyet alanında zarar görmesine yol açacağı gözetilmek suretiyle davacının maddi tazminat talebinin 556 sayılı KHK’nın 66/a bendi kapsamında, davacı markasının davalı tarafından izinsiz kullanılması nedeniyle konut alıcılarının tercihleri üzerindeki muhtemel etkisi dikkate alınarak belirlenmesi, şayet bunun tespitinin mümkün olmaması halinde ise 818 sayılı BK’nın 42. maddesi (6098 sayılı TBK m.50/2) kapsamında uygun bir maddi tazminatın tayin ve takdiri gerekirken, maddi tazminat talebinin yazılı gerekçeyle reddi doğru olmadığı gibi, buna bağlı olarak da manevi tazminat miktarının takdiri de belirlenmesi doğru görülmemiş, hükmün maddi ve manevi tazminat yönünden davacı yararına bozulması gerekmiştir.”(11.HD 2015/13409 E. ve 2015/13557 K.)
“Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalı tarafın marka tescil başvurusunun tarafından kısmen reddedildiği, davalının yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri bakımından herhangi bir marka korumasının söz konusu olmadığı, buna karşılık davacı tarafın Namlı sözcüğünü taşıyan 2007/06633, 171835, 2010/65863, 183979, 192669, 2003/36960, 2008/34847, no’lu marka tescillerine ve 2011/103864, 2011/103869, 2012/70083 no’lu tescil başvurularına sahip olduğu, davacının marka tescillerinden 2007/06663, 171835, 2010/65863, 2003/36960 tescil numaralı marka tescilleri ibaresini tek başına ya da asli unsur olarak içermekte olduğu, bu tescillerin 43. sınıftaki yiyecek ve içecek sağlaması hizmetlerini de içerdiği böylece davacı tarafın belirtilen hizmetler bakımından marka hakkının tescile dayandığı, davalının gerek işyerinde gerekse internet alan adındaki kullanımlarının, davacının marka hakkı kapsamında kaldığı, davalının bu kullanımlarının ortalama tüketiciler nezdinde karışıklık yaratacağı ve davalı tarafa ait internet sitesinin davacıya ait bir site olduğu izlenimi doğuracağı, davalının restoranı ve yiyecek içecek hizmetlerinin, davacıya ait olduğu biçiminde bir algı doğuracağı, böylece ortalama tüketicilerin markasını taşıyan kullanımlar bakımından yanılacakları, dolayısıyla davalı tarafın bu eylemlerinin, 556 sayılı KHK’ nun 9 ve 61. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 20/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”(11. HD 2016/1464 E. ve 2017/4586 K.)
Marka hakkı ve alan adı – domain birbirleri ile sıkı bir biçimde bağı olan iki unsurdur. Özellikle günümüzde yaşadığımız Covid-19 pandemisi, teknolojinin gelişmesi, tüketicilerin mal ve hizmet alımı için e-ticaret yolunu daha fazla tercih etmeleri sebebiyle marka hakkının korunması ve alan adının seçimi büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte yaşanan aksilikler, hakların korunması ise uzmanlık gerektirmektedir. Bu bağlamda marka ile ilgili süreçlerde hukuki desteğe ihtiyacınız olması halinde Sobacı Hukuk Bürosu olarak size yardımcı olmaktan memnuniyet duyacağımızı belirtmekteyiz.