A- İTİRAZ
Gümrük yükümlülerinin idarenin kendilerinin aleyhine yaptığı işlemlere itiraz hakları bulunmaktadır. Yükümlülerin, kendi adlarına tahakkuk eden vergilere ve verilen cezalara karşı ayrı ayrı itiraz etmeleri gerekmektedir[1].
Yükümlüler, tahakkuk eden vergilere karşı vergilendirmeye ilişkin tüm hususlara itiraz edebilirler. İtiraz, vergilendirmeye ilişkin hususlara ve gümrük vergilerinin hesaplanmasında esas alınan kimyevi tahlil sonuçlarına karşı da yapılabilmektedir. Tahlile itiraz, eşyanın kolay tanımlanamadığı veya eşyanın tanımlanmasının ancak bilimsel yöntemler ve kimyasal tahliller aracılığı ile mümkün olabileceği durumlarda uygulama alanı bulur[2]. Yükümlüye tanınmış olan bu hakla idarenin yapmış olduğu vasıflandırmanın, doğru olduğunun mükellef tarafından da kabul edilmesi veya yanlış olduğunun ortaya çıkması amaçlanmaktadır.
Yükümlüye ek vergi tahakkuku yapılması ile birlikte ceza uygulanması durumunda; bu iki işlem birbirleri ile bağlantılı olmalarına rağmen özlerinde bağımsız iki işlem olduklarından muhatabın hem ek gümrük vergisi tahakkukuna hem de buna bağlı olarak uygulanan cezaya ayrı ayrı itiraz etmesi gerekir[3]. Gümrük müşavirlerinin ve yükümlülerin kesilen cezalara ayrı ayrı itiraz etmeleri ve bu itirazların idare tarafından ayrı ayrı değerlendirmeleri gerekmektedir[4].
1- İtirazın Süresi
Gümrük Kanunu’nun itiraza ilişkin 242. maddesinin 1. fıkrasında yükümlülerin kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri, cezalar ve idari kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde bir üst makama, üst makam yoksa aynı makama verecekleri bir dilekçe ile itiraz edebilecekleri düzenlenmiştir.Süresinde olmak kaydıyla itiraz dilekçesi yanlış makama verilirse bu itiraz, süresinde yapılan itiraz sayılır ve idarece yetkili makama ulaştırılır.İtirazların idare tarafından 30 gün içerisinde değerlendirilerek kararın ilgiliye bildirilmesi gerekmektedir. Bu sürede sessiz kalınması, itirazın reddi anlamına gelecektir. Yükümlü, ancak idareye karşı yapmış olduğu itirazın reddinden sonra idari yargı yolunu kullanabilir.
2- İtirazın Ödeme Süresini Kesip Kesmediği
Tebliğ edilen gümrük vergilerine karşı Gümrük Kanunu’nun 242. maddesi çerçevesinde gümrük idareleri nezdinde itiraz edilmesi ödeme süresini keser.İtiraz ile kesilen ödeme süresi, idarenin ya da yargı mercii kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren yeniden başlar.
B- İPTAL DAVASI
1- Öncelikle İtiraz Yoluna Başvurulması Şartı
Yükümlülerin gümrük vergilerine ilişkin tesis edilen işleme karşı dava açabilmeleri için öncelikle idari itiraz yolunu tüketmeleri gerekir.
İşlemi tesis eden idareye karşı, zorunlu itiraz yolu öngörülmüş olan durumlarda, bu itiraz yapılmadan idari yargı yoluna başvurulduğunda açılan dava, “idari mercii tecavüzü” gerekçesiyle reddedilir[5]. Gümrük idaresine karşı itiraz yolu tükendikten sonra işlemin yapıldığı yargı yerinde idari yargı yolu kullanılarak dava açılması mümkün hâle geleceğinden öncelikle idareye itiraz yolunun tüketilmemesi, açılan davanın idari mercii tecavüzü nedeni ile reddedilmesine sebep olur.
2- Dava Açma Süresi
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu; 2’nci fıkrasının ( b ) bendinde de, dava açma süresinin, vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda, tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin tarihini izleyen günden başlayacağı hükümleri yer almaktadır. Normal dava açma süresi 30 gündür. Ancak idare tarafından itiraza karşı karar verilmesi gereken 30 gün içerisinde sessiz kalınması durumunda itiraz reddedilmiş sayılacağından 30 günlük sürenin sonunda dava açılması mümkündür.
İdarece karar alınıncaya kadar süre verilmesi durumunda ise idarece herhangi bir karar verilmeden doğrudan takibat yapılması mümkün değildir. İdare, süre vermiş olduğu hâlde herhangi bir karar almadan yükümlü aleyhine zımni ret müessesesini kullanarak takibata başlayamaz. Konuya ilişkin Danıştay 7. Dairesinin 2014/5504E., 2018/4698K. sayılı ve 31.10.2018 tarihli kararında da; “Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından adına tescilli beyanname muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan ek tahakkuk ve alınan para cezası kararlarının 28.10.2010 tarihinde tebliği üzerine, 9.11.2010 tarihinde süresi içerisinde itiraz başvurusunda bulunulduğu; davalı idarece, “karar alınıncaya kadar süre verildiği” şeklinde verilen cevapla davacının belirsiz bir süre için beklemeye sevk edildiği, nihayetinde başvuru hakkında herhangi bir karar alınmadan, 10.1.2014 tanzim tarihli dava konusu ödeme emrinin 23.1.2014 tarihinde tebliğ edilerek davacı hakkında takibata geçildiği anlaşılmıştır.Olayda; her ne kadar, dava konusu ödeme emri konusunu oluşturan vergi ve cezaların, zımni ret işlemine karşı süresinde dava açılmayarak kesinleştiğinden bahisle tahsili amacıyla düzenlenmiş ise de; ek tahakkuka ve cezalara karşı süresi içerisinde yapılan itiraz başvurusunun, Gümrük Muhafaza Başmüdürlüğünce karara bağlanmadığı aksine, kararın verilebilmesi için davacının belirsiz süreyle beklemeye bırakıldığı; dava açmakla idarenin cevabının beklenmesi arasında muallakta bırakılan davacının idarece işlem tesis edileceğine ilişkin güveni ve haklı beklentisinin devam ettiği süreçte, doğrudan takibata yönelik işlem tesis edilmekle hukuki güvenlik ilkesinin zedelendiği gözardı edilmemelidir.
Başka bir ifade ile, kamu alacağının henüz idari yönden kesinleşmediği anlaşıldığından, 4458 Sayılı Kanun’un 242. maddesi gereğince yapılan itiraz başvurularını 30 gün içinde karara bağlayarak ilgilisine tebliğ etme görevi olan idarenin, davacının itiraz başvurusunu yanıtlamak yerine, davacıya tanınan bir hak olan zımni ret müessesesini davacı aleyhine kullanmak suretiyle ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolundaki mahkeme kararında isabet görülmemiştir.” şeklinde belirlenmiştir.
Yine zımni ret süresinin dolmasından sonra idarece itiraza karşı bir cevap verilmesi durumunda; itiraza ilişkin değerlendirmenin yükümlüye tebliğ tarihinden itibaren dava açma süresi içerisinde dava açılması mümkündür. Danıştay 7. Dairesinin 2011/7700E., 2012/3050K. sayılı 12.6.2012 tarihli kararında; “Olayda olduğu gibi, davacının, adına karara bağlanan para cezasına karşı yaptığı itiraz başvurusuna, Gümrük Kanununun 242’inci maddesinde öngörülen 30 günlük süre içinde cevap verilmemek suretiyle oluşan zımni ret işleminin süresi içinde dava konusu yapılmadığı, ancak, dava açma süresinin geçirilmesinden sonra, başvuru hakkında idarece işlem tesis edilerek tebliğ edildiği hallerde izlenecek usullere dair herhangi bir düzenleme bulunmadığından, 2577 sayılı Kanunun 10‘uncu maddesinde yer alan, idareye yapılan başvuruların cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemlerin iptali istemiyle dava açılmaması veya açılan davaların süreden reddi hallerinde, bekleme süresinin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren idari dava açma süresi içinde dava açılabileceği yolundaki hükmün uygulanması gerekir.Bu bakımdan; itiraz başvurusunun reddine dair başmüdürlük işleminin tebliğinden itibaren otuz günlük idari dava açma süresi içerisinde açıldığı tartışmasız bulunan davanın, Mahkemece esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, süre aşımı yönünden reddine dair verilen kararda isabet görülmemiştir.”
3- Görevli ve Yetkili Mahkeme
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesinde göre; gümrük idaresinin vergilendirmeye ilişkin işlemlerine karşı açılan davalarda vergi mahkemeleri görevlidir.Gümrük idaresi ile dava yoluna başvuracak kişi arasında uyuşmazlığa neden olan konu, vergilendirme işlemlerine ilişkin değil ise görevli mahkeme idare mahkemeleridir.Gümrük Kanunu’nun 242/4. maddesine göre; itirazın reddi kararlarına karşı işlemin yapıldığı yerdeki idari yargı merci yetkilidir.
Kabahatler Kanunu’ndaki düzenlemeye göre idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza hâkimliklerinde itiraz yoluna gidilir. Hâlbuki Gümrük Kanunu’nun gümrük kabahatlerine de uygulanmak üzere öngördüğü kanun yolları bulunmaktadır. Bu nedenle gümrük kabahatlerine karşı sulh ceza hâkimliklerine itiraz edilmez. Gümrük Kanunu’nun 242. maddesindeki düzenlemelere göre yükümlüler kendilerine tebliğ edilen cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde bir üst makama, üst makam yoksa aynı makama verecekleri bir dilekçe ile itiraz edebilirler ve itirazın reddi kararlarına karşı işlemin yapıldığı yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabilir. Bu bakımdan gümrük cezalarına ilişkin kanun yolları, Gümrük Kanunu’nun bu hükümleri çerçevesinde değerlendirilir. Gümrük cezalarına itiraz ve bunlara ilişkin tahlil ve tahlile itiraz, gümrük vergilerindeki usul ile aynıdır. İtiraz ve buna bağlı olarak yargı yolunun kullanılması düzenlemeleri vergiler ve kabahatlere ilişkin cezalar için ortaktır.
4- Dava Açılmasının Tahsil İşlemlerine Etkisi
Gümrük
vergilerinin tahakkukuna karşı açılan davalar, yürütmeyi durdurur. Zira İYUK’un 27/4. maddesine göre
vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh
edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve
cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Gümrük
Kanunu’nun 245/3. maddesi; “Alınan
kararlara karşı idari yargı merciine başvurulması, bu kararın idare tarafından
uygulanmasına engel olmaz” hükmünü amirdi. Bu hüküm Ordu Vergi Mahkemesinde
görülen bir davada, Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne
taşınmıştır. Hüküm, Anaysa Mahkemesi’nin 18.10.2005 tarihli ve 2005/71 sayılı
kararı ile iptal edilmiştir. Gümrük Kanunu’nun 245. maddesi 18.06.2009 tarihinde kabul
edilen 5911 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile kaldırılmıştır. Bu nedenle
yükümlüler tarafından açılan dava, gümrük vergilerinin tahsiline ilişkin
yürütmeyi durdurur.
[1] Erkan Ertürk (2013): “Gümrük Vergi ve Cezalarının Tahakkuk ve Tebliği ile Uzlaşma ve İtiraz Süreçleri” Yaklaşım Dergisi, S.250, Ekim, s.260.
[2]ErdoğanÖner (2014):Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi Seçkin Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara, s.536.
[3]Tayfun Ercan (2016): Türk Hukukunda Gümrük Kabahatleri, On İki Levha Yayınları, İstanbul,s.257.
[4] Ertürk, s.260.
[5]Ahmet Nohutçu (2015): İdari Yargı, 15. Baskı, Savaş Kitabevi, Ankara, s.188.