Mirastan feragat sözleşmesi; miras bırakan ile mirasçısı arasında yapılan ve mirasçının miras payından vazgeçmesini konu alan bir sözleşmedir[1]. Mirastan feragat sözleşmesinin karşılık sağlanarak (ivazlı) veya karşılıksız (ivazsız) yapılması mümkündür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Mirastan Feragat Sözleşmesi” başlıklı 528.maddesi;
“Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder. Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur.” şeklindedir.
Kanunda her ne kadar mirasın tümünden feragat şeklinde düzenleme yapılmışsa da; mirastan feragatin kısmen yapılması mümkündür.
Miras bırakan ile mirasın tamamı için mirastan feragat sözleşmesi imzalayan kişi, mirastan hak talep edemeyeceği gibi tereke borçlarından da sorumlu olmaz. Belirtmek gerekir ki; mirastan feragat sözleşmesi, mirasçılık belgesi istemeye engel değildir. Ancak mirasçılık belgesinde bu hususa işaret edilmeli ve mirasçılık sıfatını yitiren kişilerin paylarının kime veya kimlere kaldığı hüküm fıkrasında gösterilmelidir[2].
Mirastan feragat sözleşmesinde taraflarca anlaşılan hususların kanunda belirlenen düzenleme ve sınırlamalara uygun olmasına ve mirastan feragat sözleşmesinin resmi vasiyetname şeklinde hazırlanmasına özen gösterilmesi bu sözleşmeden hak ve menfaat elde edecek kimselerin korunması için zorunludur.
1-Mirastan Feragat Sözleşmesi Resmi Vasiyetname Şeklinde Yapılmalıdır
Mirastan feragat sözleşmesinin kanunda aranan şekil koşullarına uygun yapılmaması bu sözleşmenin iptal edilebilmesi sonucu doğurur. Şekil şartlarına uygun olmayan mirastan feragat sözleşmesi iptal edildiğinde feragat eden taraf, bu sözleşme hiç yapılmamış gibi tekrar miras haklarına ve mirasçılık sıfatına kavuşur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 545. maddesinde;
“Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir. Sözleşmenin tarafları, arzularını resmî memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar” şeklinde düzenlenmiştir.
Mirastan feragat sözleşmesi de bir tür miras sözleşmesi olduğundan resmi vasiyetname şeklinde yapılması gerekir. Yine Yargıtay’ın 11.02.1959 tarihli ve 16/14 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre mirastan feragat sözleşmelerinin resmi vasiyet şeklinde yapılmaları gerekmektedir. Resmi vasiyetnamenin nasıl düzenleneceği, memurun işlevi, tanıkların katılımı, kimlerin tanıklık yapamayacağı gibi konular 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 532. vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin mirastan feragat sözleşmesinde şekle aykırılık hususunda kararları çelişkilidir. Örneğin bir kararında tanıklık yapamayacak kişilerden birinin tanık olması nedeniyle sözleşmenin şekle aykırı ve geçersiz olduğunu belirtir;
“Somut olayda, mirasbırakanın damadı … … 1. Noterliğinin 06.03.2009 tarihli düzenleme şeklinde mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak yer almıştır. Türk Medeni Kanununun 536. maddesinde belirtilen emredici ve yasaklayıcı kural nedeniyle geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. Bu sebeple davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir[3]” şeklinde ifade ederek şekle aykırılığın sözleşmeyi geçersiz kıldığına karar vermiştir.
Ancak Yargıtay 14. Hukuk Dairesi başka bir kararında ise mirastan feragat sözleşmesinde edimlerin ifasından sonra tanıklık yapamayacak kişilerden birinin tanıklık yaptığı gerekçesi ile şekle aykırılığın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek sözleşmeyi geçerli saymıştır;
“Mirasbırakanın altsoyu olan davalı …, davaya konu … 1. Noterliğinin 25.02.2014 tarihli ve 04908 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak yer almıştır. Bu nedenle geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. Ancak, davacı aynı mirastan feragat sözleşmesinde bütün miras hisselerinin tamamından murisi …’dan aldığı 20.000TL bedel karşılığında feragat ettiğini, feragat bedeli olan 20.000TL’yi murisi …’dan nakden ve defaten noterliğin haricinde aldığını ifade etmiştir. Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz (TMK m. 2). Edimlerin ifasından sonra davacının şekil eksikliğini ileri sürerek, gerçekleştirdiği hukuksal işlemin iptalini istemesi; Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesine aykırıdır. Bu bakımdan; mahkemece şekil eksikliği nedeniyle iptal isteminin reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir[4]”.
Mirastan feragat sözleşmesinin resmi vasiyetnamenin şekil şartlarına uygun düzenlenmesi önemlidir.
2-Mirastan Feragat Sözleşmesinin Tarafları
Mirastan feragat sözleşmesinin taraflarından biri genellikle miras bırakanın saklı paylı mirasçısıdır. Zira saklı payı olmayan mirasçı için mirastan feragat sözleşmesi yapılmasına gerek bulunmayıp miras bırakanın tek taraflı olarak vasiyet düzenleyerek bu pay üzerinde dilediği gibi tasarrufu mümkündür. Bu nedenle miras bırakanın vasiyetname ile düzenleyebileceği bir konuda karşılıklı bir mirastan feragat sözleşmesi akdetmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak miras bırakanın saklı payı olmayan mirasçısı ile mirastan feragat sözleşmesi yapmasına engel bulunmaz.
Mirastan feragat sözleşmesinin tarafı olacak muhtemel mirasçı, bu sözleşmenin yapıldığı tarihte mirasçı olmalıdır. Henüz evlilik gerçekleşmeden müstakbel eş ile yapılan mirastan feragat sözleşmesi, mirasçılık sıfatı henüz kazanılmadığından geçerli değildir.
3-Mirastan Feragat Sözleşmesinin Karşılık Sağlanarak (İvazlı) Yapılmasının Sonuçları
Uygulamada daha çok mirastan feragat sözleşmesinin bir karşılık sağlanarak yapıldığı görülmektedir. Bu karşılık belli bir miktar para, taşınır ya da taşınmaz malın devri şeklinde olabilir. Örneğin mirastan feragat sözleşmesinde miras bırakanın mirasçıya 3 adet dairesini devredeceği ve mirasçının da bunun karşılığında miras hakkından feragat ettiği kararlaştırılabilir.
Mirastan feragat sözleşmesinin, feragat eden muhtemel mirasçıya karşılık sağlanarak (ivazlı) yapılması ile karşılıksız yapılması arasında en büyük fark; karşılık sağlanarak yapılan feragatin mirasçının altsoyunu da etkilemesidir. Ayrıca mirastan feragat sözleşmesinin karşılık sağlanarak yapılması hâlinde; diğer mirasçıların saklı paylarından kaynaklı olarak tenkis davası açmaları söz konusu olabileceği gibi üçüncü kişi konumunda olan miras bırakanın alacaklılarının da duruma göre feragat eden mirasçıdan talep hakkı bulunabilir.
a-Mirastan Feragat Sözleşmesinin Karşılık Sağlanarak Yapılmasının Altsoyun Miras Hakkına Etkisi
Mirastan feragat sözleşmesinde mirasçının belirli bir edim karşılığında mirastan feragat edeceği kararlaştırıldığında kural olarak; mirasçının altsoyu da etkilenecektir. Bir başka ifade ile; karşılık sağlanarak yapılan mirastan feragat sözleşmesinin altsoya etki etmeyeceği açıkça sözleşmede belirtilmediyse bu feragat sözleşmesi altsoyun miras hakkını da ortadan kaldırıcı sonuç doğuracaktır. Örnek vermek gerekirse, miras bırakan anne ile çocuklarından biri belli bir meblağ ödenmesi karşılığında mirastan feragat sözleşmesini imzaladıklarında ve bu sözleşmede sözleşmenin altsoya etkili olmadığını açıkça yazmadıklarında bu sözleşme, sözleşmeyi imzalayan çocuğun kendi çocukları ve torunları için de etkili olur ve onlar da mirastan herhangi bir hak talep edemezler. Yani ivazlı (karşılık sağlanarak) feragat eden kişinin altsoyu, sözleşmenin kendisine etkili olmadığı sözleşmede yazılmadı ise yasal miras payına ve saklı payına kavuşamaz.
Mirastan feragat sözleşmesinin bir karşılık almadan yapılması durumunda ise kanunda belirlenen kuralın tersi durum oluşmakla; feragat edenin altsoyu mirastan hak talep edebilir. Mirastan feragat karşılıksız yapılmasına rağmen altsoya da etkili olacağına ilişkin sözleşmelerin geçerli olup olmadığı konusunda karşıt görüşler bulunmaktadır. Mirastan feragati düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 528. Maddesinin gerekçesinde bu konuya değinilmiştir;
“Böylece feragat karşılıklı sağlanarak yapılmış ise, feragat sözleşmesinde belirtilmedikçe, feragat, feragat edenin altsoyuna etkili olacak ve onların da mirasçılık sıfatlarını kaldıracaktır. Düzenlemenin zıt anlamından da feragat karşılık sağlanmadan yapılmışsa, feragat, feragat edenin füruunu etkilemeyecektir. Bu prensibin aksi de mirastan feragat sözleşmesi ile kararlaştırılabilir; ancak feragat edenin altsoyunun mirasbırakana karşı saklı paydan doğan hakları saklıdır”. Bu durumda ivazsız feragat yüzünden, altsoyun saklı payına kavuşamayacağını öngören sözleşme maddelerinin geçersiz sayılacağı savunulmaktadır[5].
b-Diğer Mirasçıların Tenkis Davası Açma Hakkı
Mirastan feragat sözleşmesi bir karşılık sağlanarak (ivazlı) yapılırken feragat eden dışındaki diğer mirasçıların saklı paylarının ihlal edilmemesine dikkat edilmesi gerekir. Mirastan feragat sözleşmesi miras bırakana sınırsız olarak tasarruf kabiliyeti sağlayan bir hukuki yöntem değildir. Miras bırakan tarafından feragat edene sağlanan karşılığın diğer mirasçıların saklı paylarına müdahale etmemesi gerekir. Bu konudaki düzenlemeler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 573 ve 574. maddelerinde ayrıntılı olarak yapılmıştır;
573. maddesi; “Mirasbırakan, mirastan feragat eden mirasçıya, sağlığında terekenin tasarruf edilebilir kısmını aşan edimlerde bulunmuşsa; diğer mirasçılar bunun tenkisini isteyebilirler. Bu durumda, mirastan feragat edenin sadece saklı payını aşan miktar tenkise tâbi olur. Edimlerin değerlerinin mahsubu, mirasta denkleştirme kurallarına göre yapılır”.
574. maddesi; “Mirastan feragat eden, tenkis sebebiyle terekeye bir malı veya diğer bir değeri geri vermekle yükümlü olursa; dilerse tenkise tâbi değeri geri verir, dilerse almış olduklarının tamamını terekeye geri vererek mirastan feragat etmemiş gibi paylaşmaya katılır”.
Bu düzenleme ile tenkis talebi gündeme geldiğinde feragat edene seçimlik hak tanınmış olup tenkise tabi kısmı geri verme veya aldıklarını tamamen geri verip miras paylaşımına katılma yönünde tercih hakkını kullanabilir.
Yine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun m.565/2 hükmü gereği , “miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar” da ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabi olduğundan saklı paylı mirasçıların tenkis davası açabilmeleri mümkündür.
Buna karşılık geçerli olarak kurulan ve bir karşılık sağlanarak yapılan mirastan feragat sözleşmesi kural olarak feragat edenin altsoyunun da mirasçılık haklarını kullanmasını engellediğinden gerek feragat eden gerekse altsoyu saklı payın ihlal edildiği gerekçesi ile tenkis davası açamaz.
c-Karşılık Sağlanarak Yapılan Feragatte Miras Bırakanın Alacaklılarının Talep Hakkı
Mirastan tümü ile feragat eden kişinin mirasçılık sıfatı kalmadığından mirasın aktifinden hak talep etmesi mümkün değildir. Mirastan feragat eden kişinin aynı zamanda miras bırakanın borçlarından da sorumluluğu kalmamıştır. Ancak miras bırakandan karşılık alıp mirastan feragat eden mirasçılar, son beş yıl içinde almış olduklarını halen ellerinde bulunan miktar oranında geri vermekle yükümlüdürler.
Alacaklının haklarını koruyan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 530. maddesine göre;
“Mirasın açılması anında tereke, borçları karşılayamıyorsa ve borçlar mirasçılar tarafından da ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçıları, alacaklılara karşı feragat için ölümünden önceki beş yıl içinde mirasbırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın açılması anındaki zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar.”
Alacaklıların bunu dava yoluyla talep edebilmesi için; terekenin borcu karşılamaması ve diğer mirasçılar tarafından borcun ödenmemiş olması gerekir.
4-Mirastan Feragat Edenin Payının Ait Olacağı Kişi
Mirastan feragat hâlinde, feragat edilen bu payın kime ait olacağı mirastan feragat sözleşmesinde açıkça kararlaştırılabilir. Feragat edilen miras payının kalacağı kişi olarak belirlenen bu kişinin; mirasın reddi, miras bırakandan önce ölmesi, mirastan çıkarma vb. bir nedenle mirasçı olamaması hâlinde ise feragat hükümsüz olur ve feragat eden yeniden mirasçı olur. Ancak belli bir kişi kararlaştırılmadı ise; en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır.
Türk Medeni Kanunun 529/2. hükmü;
“Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat yine hükümden düşer.” şeklindedir.
Örneğin; feragat sözleşmesinde kimin lehine olduğu bildirilmeden babasının mirasından feragat eden mirasçının payı, en yakın ortak kökün altsoyuna yani feragat edenin kardeşlerine veya bunlar yok ise kardeş çocuklarına geçer. Yine bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat hükümden düşer.
Eşin mirastan feragat etmesi durumunda bu düzenlemenin, “eş mirastan feragat etmemiş olsaydı kimlerle mirasçı olacak idiyse, feragat o kişiler lehine yapılmış sayılır.” şeklinde anlaşılması gerektiği ifade edilmektedir[6].
5-Mirastan Feragat Sözleşmesinin Mirasın Reddi ve Miras Hakkının Devrinden Farkı
Feragat sözleşmesi ile bazı diğer hukuki işlemler benzerlik gösterebilir. Örneğin mirasın reddi veya miras hakkının devri sonuçları itibari ile mirastan feragate benzemekle birlikte; bu işlemler feragat sözleşmesinden farklıdır.
Mirasın reddinde de mirastan feragatte olduğu gibi mirasçı miras hakkını almaz. Ancak mirastan feragat, miras bırakanın sağlığında yapılan, miras bırakanın katıldığı ve iki tarafı olan bir hukuki işlem iken; mirasın reddi; ancak miras bırakanın ölümünden sonra yapılan ve tek tarafı olan bir hukuki işlemdir. Mirasın reddi işleminde reddedene bir karşılık sağlanması söz konusu değildir.
Mirastan feragat miras bırakan ile miras bırakanın sağlığında yapılan bir sözleşme iken; miras hakkının miras bırakanın ölümünden önce veya sonra devri mümkündür. Bu durumda muhtemel mirasçı miras hakkını başka bir mirasçıya veya üçüncü kişiye devretmektedir. Miras hakkının mirasçılar arasında devrinde yazılı şekil şartı yeterli olduğu hâlde; mirastan feragat sözleşmesinin resmi vasiyet şeklinde yapılması gerekir.
Miras hakkına ilişkin düzenlenen belgenin miras hakkının devri mi yoksa mirastan feragat sözleşmesi mi olduğunun belirlenmesi sözleşmenin şekil şartlarının tespitine ve dolayısıyla geçerliliğine etki eder. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan değerlendirmede, davaya bakan ilk derece mahkemesinin belgeyi mirastan feragat sözleşmesi olarak değerlendirmekle hataya düştüğü, mirasçılar arasında miras bırakanın sağlığında yapılan devir sözleşmesinde adi yazılı şeklin yeterli olduğu ifade edilerek; “Eldeki davanın konusu 1974 tarihli senet, muris ile mirasçısı arasında değil, murisin mirasçıları arasında ve murisin sağlığında düzenlendiğine göre 743 sayılı Medeni Kanunun 613. maddesinin uygulanacağı açıktır. Uygulamada ve öğretide mirasçılar arasında yapılan bu tür sözleşmelerin resmi şekilde yapılmasının gerekmediği, yazılı olmasının yeterli olduğu, murisin muvafakatinin ise adi yazılı şekil ile veya ispat edilmek şartı ile başka surette sağlanabileceği kabul edilmiştir[7]” şeklinde belirtilmiştir.
Sonuç olarak; mirastan feragat sözleşmesi benzer hukuki işlemler olan miras payının devri sözleşmesi veya mirasın reddine benzemekle birlikte pek çok noktada bu işlemlerden ayrılır. Düzenlenen belgenin üstünde feragat ya da devir ifadelerinin kullanılması, o belgenin tek başına hukuki nitelendirmesinin yapılmasında ve doğuracağı sonuçların belirlenmesinde yeterli değildir. Mirastan feragat sözleşmesinin resmi vasiyetname şeklinde yapılması gerekir. Mirastan feragat sözleşmesinin karşılık sağlanarak yapılması durumunda; aksi kararlaştırılmadıkça sözleşme altsoya etkilidir. Yine bazı şartların mevcut olması hâlinde; mirastan feragat sözleşmesinden saklı payı zarar gören mirasçıların tenkis davası açması veya miras bırakanın alacaklılarının da ivaz nedeniyle talepte bulunması mümkündür.
[1] Zahit İMRE-Hasan ERMAN, Miras Hukuku, DR Yayınları, İstanbul, 2014, 10. Baskı, s.196.
[2] Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 2022/3350 E.-2022/4642 K. sayılı ve 29.06.2022 tarihli kararı.
[3] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/3626E-2020/5850 K. sayılı ve 06.10.2020 tarihli kararı.
[4] Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2016/8822 E.-2019/2813 K. Sayılı ve 27.03.2019 tarihli kararı.
[5] Mehmet Can SÜRMELİ, Mirastan Feragat Sözleşmesi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi s.128.
[6] Hakan ALBAŞ, Mirastan Feragat Sözleşmesi ve Hükümlerine İlişkin Bazı Sorunlar, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 9, Özel Sayı, 2007, s.549.
[7] Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2017/3546 E.-2018/7349 K. sayılı ve 04.12.2018 tarihli kararı.