A- TENKİS DAVASI
Tenkisin sözlük anlamı indirme, azaltma ve eksiltmedir. Tenkis davası, saklı paylı mirasçıların hâkimden miras bırakanın tasarruf oranını aşan kazandırmalarının bu oranda etkisizleştirilmesini talep ettikleri davadır. Verilen karar ile miras bırakanın yaptığı bazı kazandırıcı işlemler, mirasın açıldığı tarihten itibaren hüküm doğurmak suretiyle kısmen ya da tamamen geçersizleşmiş olacaktır. Sağlar arası veya ölüme bağlı bir tasarruf ile saklı pay sahibi mirasçının saklı payına el atıldığı takdirde, yapılan o tasarruf, tenkis davası yolu ile saklı paylı mirasçının saklı payı sağlanıncaya kadar indirime tabi tutulacaktır.
TMK m.565/b.4.’te yapılan düzenlemede miras bırakanın saklı payı bertaraf etmek amacı ile yaptığı açık olan tasarrufların tenkise tabi olacağı belirlenmiştir. Miras bırakanın bu tasarrufu yaparken saklı paylı mirasçıların payına zarar vereceğini bilmesi ve bunu göze alması kastın varlığının belirlenmesi için yeterlidir.
B- SAKLI PAYIN BELİRLENMESİ
Kanun koyucu, kanuni mirasçıların bazılarına, miras bırakanın iradesiyle ortadan kaldırılamayan, dokunulamayan bir miras hakkı tanımıştır. İşte, tanınan bu hakka saklı pay, bu hakkın tanındığı kimselere de saklı paylı mirasçı denilmektedir. Saklı paylı mirasçının hakkı, miras bırakanın iradesinden bağımsız olarak güçlendirilmiş olup, miras bırakanın bu hak üzerinde tasarrufta bulunması yasaklanmıştır. Miras bırakan ancak saklı pay dışında kalan kısımda istediği şekilde tasarruf etme imkânına sahip olur.
Saklı paya tecavüzün olup olmadığının belirlenmesi için miras bırakanın mirasta tasarruf edebileceği kısmın belirlenmesi gerekir.
Türk Medeni Kanunu’nun 506. maddesinde saklı pay oranları belirlenmiştir. “Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:
1. Altsoy için yasal miras payının yarısı,
2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
3. (Mülga: 4/5/2007-5650/2 md.)
4. Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü”.
Örneğin bir ailede anne (A) vefat etti ve geriye sadece eşi (E) ile 2 (B, C) çocuğu kaldı ise;
Miras 1 tam olarak kabul edilirse;
Sağ kalan eşin (E) miras payı 1/4, saklı payı bunun tamamı olan 1/4,
B’nin miras payı 3/8, saklı payı bunun yarısı olan 3/16,
C’nin miras payı 3/8, saklı payı bunun yarısı olan 3/16,
olmaktadır. Toplam saklı pay oranı 1/4 + 3/16 + 3/16 = 10 /16 = 5/8’dir ve miras bırakanın tasarruf edebileceği kısım 3/8’dir. Bu oran miras bırakanın vefatı anında mirasçılarına göre değişiklik arz eder.
C- TEREKENİN TASARRUF EDİLEBİLİR KISMI
Türk Medeni Kanunu’nun 507. maddesinde; “Tasarruf edilebilir kısım, terekenin mirasbırakanın ölümü günündeki durumuna göre hesaplanır. Hesap yapılırken, mirasbırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, mirasbırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri terekeden indirilir” şeklinde belirlenmiştir. Bu nedenle; mirasçılara düşen saklı pay miktarını hesaplamak için net terekenin ve fiktif terekenin belirlenmesi gerekmektedir. Tereke, ölen bir kimsenin mal, hak, alacak ve borçlarının tümünü ifade eder. Terekenin tasarruf edilebilir kısmı belirlenirken net terekenin hesap edilmesi, yani terekenin aktiflerinden pasiflerinin çıkarılması gerekir.
NET TEREKE = TEREKENİN AKTİFLERİ ― TEREKENİN PASİFLERİ
1- Net Tereke
Terekenin aktifleri, miras bırakanın ölüm tarihine göre bırakmış olduğu tüm kıymetlerdir. Bu kıymetler, alacaklar, taşınır taşınmaz mallar, banka mevduatı gibi değerler olabilir. Terekenin pasifleri ise TMK 507. maddede yer verildiği üzere; miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, miras bırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleridir. Tenkise ilişkin dava görülürken bilirkişilerce hesaplama yapılmadan önce terekenin aktifleri ve pasifleri ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin dosyaya getirilmesi, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi ve cenaze masraflarının sorulması, miras bırakan tarafından bakılan kimseler varsa bunların 3 aylık geçim giderinin belirlenmesi gerekir. Bu hususa ilişkin takdiri değerlendirme yapılmaması gerektiği Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin2014/9116 E. , 2014/12262 K. sayılı 23.06.2014 tarihli kararında; “…araştırma yapılmadan ve gerekçe gösterilmeden pasif terekenin taktiren belirlenmiş olması da isabetli değildir” şeklinde ifade edilmiştir.
2- Tenkis Hesabı Yapılırken Net Terekeye Eklenmesi Gerekenler
Medeni Kanun’da tenkis hesabı yapılması için net terekeye eklenmesi gereken değerler 4721 sayılı Medeni Kanun’un 669. ve 565. maddelerde ifade edilmiştir.
Madde 669; “Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tâbidir”.
Madde 565; “Aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir: 1. Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar,geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
2. Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
3. Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,
4. Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar”
Bu düzenlemelere göre miras bırakanın sağlığında mirasçılarından birine karşılıksız olarak yaptığı kazandırmalar (örneğin üç çocuğu mirasçısı olan annenin çocuklardan birine bir ev bağışlaması) tenkis hesabında net terekeye eklenir.
Yine sigorta alacaklarına ilişkin 509. madde hükmü gereği; “Mirasbırakanın kendi ölümünde ödenmek üzere üçüncü kişi lehine hayat sigortası sözleşmesi yapması veya böyle bir kişiyi sonradan lehdar olarak tayin etmesi ya da sigortacıya karşı olan istem hakkını sağlararası veya ölüme bağlı tasarrufla karşılıksız olarak üçüncü kişiye devretmesi hâlinde, sigorta alacağının mirasbırakanın ölümü zamanındaki satın alma değeri terekeye eklenir”.
3- Terekenin tasarruf edilebilir kısmının hesabında esas alınacak tarih
Terekenin tasarruf edilebilecek kısmı belirlenirken mirasın açıldığı tarih olan miras bırakanın ölüm tarihi itibariyle değerinin belirlenmesi, kazandırmaların, net tereke ve sabit tenkis oranının öncelikle bu tarih itibariyle parasal değerlerinin tespiti gerekir.
D- TENKİS DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak 1 yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar. Tenkis davasının açılması için öngörülen süreleri hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu nedenle mahkeme tarafından resen ve her aşamada dikkate alınması mümkündür.
Sağlar arası kazandırmada, mirasçı kazandırmayı miras bırakanın sağlığında öğrenmiş ise davayı mirasın açıldığı günden itibaren 1 yıl içinde açmalıdır. Örnek olarak miras bırakan çocuklarından birine karşılıksız olarak bir arsa devretmişse ve kardeşleri bunu miras bırakan sağken biliyorsa miras bırakanın ölümünden itibaren 1 yıl içinde tenkis davasını açmaları gerekir. Dava, miras bırakanın sağlığında açılamaz.
Sağlar arası tasarruf veya miras sözleşmesi ile yapılan tasarruflarda mirasçı bu tasarrufu daha sonra öğrenebilir. Bu durumda hak düşürücü süre 10 yıldır. 10 yıllık süre vasiyetnamelerde vasiyetin açılma tarihinden, diğer sağlar arası tasarruflarda mirasın açıldığı (miras bırakanın ölüm tarihi) tarihten itibaren işler.
E- TENKİSTE SIRA
Türk Medeni Kanunu’nun 570. maddesinde; “Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır. Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlararası kazandırmalar en son sırada tenkis edilir”.
Yukarıda açıklanan şekilde terekenin tasarruf edilebilir kısmından hareketle ihlal edilen saklı payın belirlenmesinden sonra bu oranda tasarrufun tenkis edilmesi gerekir. Tenkis yapılırken ihlal edilen miktara göre bu miktarı karşılayacak ölüme bağlı tasarruf olup olmadığına bakılır. Eğer ölüme bağlı tasarruf yoksa veya tenkis edilecek miktarı karşılamıyorsa sağlar arası kazandırmalara bakılır. Sağlar arası kazandırmalardan en son tarihlisinde başlanarak tenkis yapılır. En son sırada ise kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernekler ve vakıflara yapılan ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmalar gelmektedir.
Konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/1-360 E., 2010/372 K. sayılı ve 07.07.2010 tarihli kararı
· SABİT TENKİS ORANI
· SAKLI PAY
· TENKİS DAVASI
· TENKİS HESAP TUTANAĞI
Taraflar
arasındaki “tenkis” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen
05.06.2008 gün ve 2005/425 E., 2008/167 K. sayılı kararın incelenmesi
davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin
25.03.2009 gün ve 2009/1893-3643 sayılı ilamı ile;
“…
…Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların miras bırakanı N… A…’ın
maliki olduğu çekişme konusu 9 parça taşınmazın intifa hakkını üzerinde
bırakarak çıplak mülkiyetini davalı kuruma 2.12.1987 tarihinde bağış suretiyle
temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanın bağış şeklinde yapmış olduğu temliklerin saklı
paylarını aşma kastı ile gerçekleştirildiğini ileri sürerek tenkis isteği ile
eldeki davayı açmışlar ve mahkemece bilirkişi tetkikatı yaptırılarak davanın
kabulü cihetine gidilmiştir.
Oysa, davalı tarafın dosyaya ibraz ettiği deliller arasında yer alan ve miras
bırakanın imzaladığı 24 Eylül 1998 tarihli belgede, davacılardan Gülten’e
bedelini ödemek suretiyle bağımsız bölüm, damadına da taksi aldığı
belirtilmekte, ayrıca 11.6.1999 tarihli vasiyetname olarak düzenlenmiş belgede
ise İş Bankası Bandırma şubesindeki mevduat hesaplarından söz edilmektedir.
Nevarki mahkemece bu konuda bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır.
Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları
zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra
çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme
bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin
haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise
kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile
bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu
mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır.
Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü
olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması,
mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen
borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit
edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak
parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni
Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu
rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine
göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup
bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak
belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı
payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni
Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın
ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen
mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya
dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561.
maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini
gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı
tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası
tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya
tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını
dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru
tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı
gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde
tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan
oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup
olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal
sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde
taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde
sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir
durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin
kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç
doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve
11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca
sür’atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih
hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu
değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar
verilmelidir.
Somut olaya gelince; yukarıda değinilen olgular belirtilen ilkeler çerçevesinde
değerlendirildiğinde mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya
elverişli olduğu söylenemez.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda gerekli araştırma ve
incelemenin yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik
soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir…
…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama
sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi N… A…’ın1987 yılında 9
parça taşınmazını davalıya bağışladığını, murisin yaptığı temliki tasarrufları
vekil edenleri miras hakkından mahrum etme kastı ile yaptığını, murisin başkaca
mal varlığının bulunmadığını, murisin Bandırma Karaçalılık Köyü 82, 83, 385,
108, 125, 146, 168, 432 ve (391 nolu parselin ifrazı sonucu oluşan) 608
nolu parsellerde davalıya yaptığı temliki tasarrufların vekil edenlerin mahfuz
hisseleri oranlarında tenkisi ile tenkis edilen miktarların yasal faizi ile
birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, her ne kadar tapuda şartsız ibaresi var ise de aslında
bağışın ölünceye kadar bakma karşılığında yapıldığını, davalının bağışçı N…
A…’ınevine 4 yıl boyunca her gün huzurevinden 2
kişilik yemek gönderdiğini, ev ve elbiselerinin temizlendiğini, giyimlerinin
temin edildiğini, romatizma hastası ve yatalak olan eşinin, doktor ve hastaneye
götürülerek tedavi ettirildiğini, davacıların mahfuz hisselerine tecavüz
bulunmadığını, müteveffa bağışçının sağlığında davacılardan kızı Gülten’e
apartman dairesi, damadına taksi aldığını, murisin davacılardan mal kaçırma
kastı bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini
savunmuştur.
Mahkemece, murisin bağışlamasının altında yatan sebebin ailesine ve çocuklarına
kızgınlık olduğu, bu itibarla onlara miras bırakmamak için bu şekilde hareket
ettiği, küçük ve nispeten değersiz bir taşınmaz dışında tüm mal varlığını bir
seferde ivazsız olarak bağışlanmasının normal olmadığı, murisin kastının
mirasçıların mahfuz hissesini bertaraf maksadı taşıdığı sonucuna varıldığından,
tenkis davasının kısmen kabulüne dair verilen karar; Özel Dairece, yukarıda
yazılı gerekçe ile bozulmuş; mahkemece önceki gerekçeler genişletilmek
suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; görülmekte olan
davada mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olup
olmadığı, başkaca araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği; burada varılacak
sonuca göre eksik soruşturma ile hüküm kurulup kurulmadığı noktasında
toplanmaktadır.
Öncelikle konuya ilişkin genel açıklamalar yapılmasında ve yasal düzenlemenin
irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Tenkis davasının konusu, miras bırakanın saklı payı zedeleyen bir veya birden
fazla kazandırmalarıdır.
Bir kimsenin karşılık almaksızın kendi malvarlığı hak ve alacaklarından, diğer
bir kimse yararına temin ettiği hukuki işlemlere kazandırma, (tasarruf)
denir.
Hukuki bir işlemin kazandırma, bağış sayılabilmesi için tamamen karşılıksız
olması da koşul değildir.
Miras bırakanın yapmış olduğu kazandırma veya kazandırmalara karşılık lehine
kazandırma yapılan kimse de bir karşılık vermiş, bir edimde bulunmuş olabilir.
Bu halde de karşılıklı edimlerin bedelleri arasında önemli bir fark bulunuyor ve
bu farkın kazandırma amacıyla yapıldığı açıksa, gerçek karşılıkla olan
farklılık da karşılıksız kazandırma sayılır. Buna karma kazandırma da
denilir.
Miras bırakan tasarruf edilebilir kısmı aşan karşılıksız veya karma
kazandırmalarını ölüme bağlı kazandırma, sağlar arası kazandırma veya
kazandırmalar şeklinde yapabilir.
Tenkisin sözlük anlamı indirme, azaltma ve eksiltmedir. Kanun koyucu, kanuni
mirasçıların bazılarına, miras bırakanın iradesiyle ortadan kaldırılamayan,
dokunulamayan bir miras hakkı tanımıştır. İşte, tanınan bu hakka saklı pay, bu
hakkın tanındığı kimselere de saklı paylı mirasçı denilmektedir.
Saklı paylı mirasçının hakkı, miras bırakanın iradesinden bağımsız olarak
güçlendirilmiş olup, miras bırakanın bu hak üzerinde tasarrufta bulunması
yasaklanmıştır.
Sağlar arası veya ölüme bağlı bir tasarruf ile saklı pay sahibi mirasçının
saklı payına el atıldığı takdirde, yapılan o tasarruf, tenkis davası yolu ile
saklı paylı mirasçının saklı payı sağlanıncaya kadar indirime tabi tutulacaktır.
Başka bir anlatımla; saklı paylı mirasçılar, miras bırakanın saklı paylarına el
atması halinde onun, ölümünden sonra bu el atmanın ortadan kaldırılmasını,
saklı paylarının tamamlanmasını talep ve dava edebileceklerdir.
İşte, bu tür davalara da tenkis davası denilmektedir. O halde tenkis davası,
miras bırakanın sağlar arası veya ölüme bağlı tasarruf veya tasarruflarıyla,
tasarruf edilebilir kısmı aşması halinde, bu tasarrufların, tasarruf edilebilir
kısım oranına indirilmesini temin eden hukuki bir olgudur (TMK. md.
560-son).
Saklı pay sahibi mirasçı, tenkis davası açabileceği gibi, tenkis isteme hakkı,
henüz yerine getirilmemiş tasarrufların, yerine getirilmesini istemesi halinde
defi yolu ile de kullanılabilecektir (TMK. md. 571/son).
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun, 560. ve devamı maddelerinde tenkis
davalarını düzenlemiştir. Hangi tasarrufların tenkis edilebileceği, saklı paya
el atma olup, olmadığının belirlenmesi yöntemi, tecavüz halinde hangi
tasarrufların, hangi sıra ile tenkise tabi tutulacağı bu bölümde
açıklanmıştır.
Tenkis davaları, yenilik doğuran (inşai) nitelikte davalar olup, mirasın
açıldığı güne kadar geriye doğru etkilidir.
Bu dava ile, miras bırakanın yaptığı tasarrufların iptali değil,
değiştirilmesi, tasarrufların, tasarruf edilebilir kısma çekilmesi
amaçlanmıştır. Bu niteliğiyle tenkis davası bir eda davası olarak kabul
edilemez.
Miras bırakanın tasarrufu önceden yerine getirilmişse, davalının elinde bulunan
malların iadesinin sağlanabilmesi için ayrıca eda isteminin de bulunması
gerekmektedir.
İndirme ve bu indirmenin iadesi istemi ayrı ayrı dava konusu yapılabileceği
gibi, her iki istek aynı davada da ileri sürülebilir.
Tenkis davası, tasarrufa konu malın lehtarın eline geçmiş olması halinde, eda
istemini de kapsar.
Tenkis kararı bu hali ile iki bölümde değerlendirilmelidir.
Birinci bölüm, miras bırakanın tasarruflarının saklı payı ihlali ve saklı pay
sınırına çekilmesini, indirilmesini belirleyen o tasarrufları değiştiren,
(inşa) yenilik doğurucu bölümdür.
İkinci bölüm ise, lüzumu halinde saklı payı tamamlamayı, mal varlığında meydana
gelen eksikliğin giderilmesini amaçlayan eda bölümünü kapsamaktadır.
Saklı paylı mirasçılara ölüme bağlı tasarrufla yapılan ve tasarruf edilebilir
kısmı aşan tasarrufların, kazandırmaların, onların saklı paylarını aşan kısmı,
orantılı olarak tenkise tabi olacaktır. Tenkise tabi birden fazla ölüme bağlı
tasarrufun bulunması halinde, saklı paylı mirasçıya yapılan kazandırtmanın
saklı payı aşan kısmı ile, saklı pay sahibi olmayan kimselere yapılan
kazandırmalar, orantılı olarak tenkis edilecektir.
Tenkis, miras bırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça
mirasçı atanması yoluyla veya diğer bir ölüme bağlı tasarrufla elde edilen
kazandırmaların tamamında orantılı olarak yapılacaktır.
Kendisine tenkise tabi bir kazandırma yapılmış olan kimse iyi niyetli ise,
sadece mirasın geçmesi anında kazandırmadan elinde kalanı geri vermekle
yükümlüdür; iyi niyetli değilse, iyi niyetli olmayan zilyedin geri verme borcuna
ilişkin hükümlere göre sorumlu olacaktır.
Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu
yetmezse en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlar
arası kazandırmalardan yapılacaktır. Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı
dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlar arası
kazandırmalar en son sırada tenkis edilecektir (TMK. Md.570).
Ölüme bağlı kazandırmaların aksine, miras bırakanın yaptığı sağlar arası
kazandırıcı hukuki işlemler kayıtsız, koşulsuz tenkise tabi tutulmamıştır.
Burada işlemin tenkise tabi tutulabilmesi için ön koşul; saklı paya el atma,
tasarruf edilebilirlik sınırının aşılmasıdır. Ancak bu da yeterli değildir.
Sağlar arası kazandırmaların tenkise tabi tutulabilmesi için saklı paya el atma
yanında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 565 ve 567 nci maddelerinde
açıklanan koşulların da gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tereke, ölen bir kimsenin mal, hak, alacak ve borçlarının tümünü ifade eder.
Yani miras bırakanın ölüm tarihine göre bırakmış olduğu, maddi veya maddi
olmayan, genellikle para ile ölçülmesi mümkün aktif ve pasif değerlerin
karşılığıdır. Miras ise, terekeden daha geniş kapsamlıdır. Miras bırakanın hak
ve borçları da mirasçılara ve terekeye intikal edecektir. O halde, tereke;
miras bırakanın ölüm tarihine göre bırakmış olduğu tüm kıymetler ile mirasta
denkleştirmeye konu iadeye tabi olarak yaptığı sağlar arası, mirasçıların
terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlü oldukları kazandırmalar
terekenin aktifini, miras bırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin
mühürlenmesi ve yazımı giderleri, miras bırakan ile birlikte yaşayan ve onun
tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri, muvazaalı (danışıklı)
ödemelerde alınan karşılıklar, yine eğitim ve öğrenimini tamamlamamış olan veya
sakatlıkları bulunan çocuklara yapılacak hakkaniyete uygun ödemeler vb. gibi
terekenin pasifini oluşturur.
Terekenin tasarruf edilebilir kısmı, net terekeden, yani terekenin aktifinden,
pasifleri çıktıktan sonra kalan kısmından saklı payların toplamının çıkarılması
sonucu geriye kalan değerlerdir. Miras bırakanın saklı paylı mirasçısı yok ise,
miras bırakan net tereke üzerinde ve tamamında dilediği gibi tasarruf
edebilecektir. (TMK. md. 505- 506).
Net terekenin hesaplanmasında, terekeyi oluşturan tüm unsurların mirasın
açıldığı tarihteki, başka bir anlatımla miras bırakanın ölümü tarihindeki rayiç
değerlerinin, gerçek sürüm değerlerinin nazara alınması gerekir.
Tenkis davasında ispat yükü TMK.nun 6. maddesine göre davacıya aittir.
Tenkis davası saklı paylı mirasçılar tarafından açılacağından davacı, öncelikle
saklı paylı mirasçı olduğunu, mirasa hak ehliyetini (mirasçılık belgesi, nüfus
kayıtları veya bunların olmaması halinde tanık beyanlarıyla) miras bırakanın
ölümünü, saklı payına el atıldığını kanıtlamak zorundadır.
Saklı payı zedeleme kastı tanık dahil her türlü delille
kanıtlanabilecektir. Bu bağlamda, saklı payı zedeleme kastı yemin delili ile de
kanıtlanabilecektir. (Ali İhsan Özuğur, tenkis, Mirasta Denkleştirme ve Muvazaa
Davaları, s.5-142)
Somut olay bu ilkeler çerçevesinde incelendiğinde; davacıların murisi N…
A…’ındava konusu 9 adet taşınmazını 02.12.1987 tarihinde bağışlamak
suretiyle, davalıya devir ettiği, davalı vekilinin 12.05.2006 tarihli delil
listesi ekinde sunduğu dosyadan, murisin davalı Kurum’a verdiği -Yargıtay bozma
ilamında da işaret edilen- 24.9.1998 tarihli dilekçede, davacı kızı G…
T…’ne daire, damadına taksi aldığını beyan ettiği; 11.06.1999 tarihli
vasiyetnamede ise, İş Bankası Bandırma Şubesinde bulunan vadeli, vadesiz
hesaplarındaki ve USD hesabındaki paraları davalı Kurum’a bağışladığını
söylediği, ancak bu hususlarda mahkemece hiçbir araştırma yapılmadığı gibi, bu
savunmalara ilişkin olarak delillerin sunulmasına yönelik olarak taraf
vekillerine ayrıca ve açıkça süre verilmediği dosyadaki bilgi ve belgelerden
anlaşılmaktadır.
Kural olarak; saklı paya el atıldığından, zedelendiğinden söz edilebilmesi
için; kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile
bilinmesi gerekmektedir. Dosyaya delil olarak yansıyan hususlarda taraflara
delillerini sunmaları için ayrıca ve açıkça süre verilmesi, sonucuna göre
terekenin tasarruf edilebilen kısmının belirlenerek, saklı paya tecavüzün
bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmekte ise de; somut olayda, mahkemece,
düzenlenen “Tenkis Hesap Tutanağı”nın taraf vekillerine tebliği
üzerine, taraf vekillerince, tutanağın içeriğine ve hesaplama yöntemine
ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi, 03.04.2007 tarihli
duruşmada, taraf vekillerince, dava konusu taşınmazlar dışında murise
ait her hangi bir taşınmaz ve mal varlığı bulunmadığı, terekenin
pasifi olarak bildirilecek değerler de olmadığı beyan edilmiştir.
Hal böyle olunca, artık mahkemece terekenin aktif ve pasifinin belirlenmesi
yönünde yeni araştırmalar yapılmasına ve bozma ilamında geçen delillerin
araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanması
gerekir.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının
yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, davalı Kurum harçtan muaf olduğundan
harç alınmasına yer olmadığına,
07.07.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi.